Bir Umut Mudur Yılbaşı?

Ne zamandır kutlanmaya başlanmış bilemem ama yeni yıl, kimilerine bir umut olmuş, yılbaşı kutlamalarında da bu umut ana fikri temsil etmiş.

Her yılbaşı, giden yıla yanmaktansa yeni gelenden beklentiler sıralanmış.

Gözümüzün önünde elimizden kayıp giden dakikalar, saatler, günler, aylar ve yıllara öylece bakarken, 31 Aralık akşamı, “ben ne yaptım?” derdine düşmüş ve yeni gelen yılın bize bütün beklentilerimizi vereceğini sanmışız.

Kaybettiklerimizi tutma şansımız olsaydı, yanacağımız da olmayacaktı.

Gözümüzün önünde akıp giden zamanın nasıl boşa harcandığını görüp, elimizle tutma yerine, akıp gitmesine fırsat verdik, vermeye de devam ediyoruz.

Elbette zaman akıp gidecek, elbette ömür dediğimiz günbegün tükenecek ama arkaya baktığımızda boşa harcamadığımızı görebilirsek bu bizim için kazançtır, yanmanın ne âlemi var?

Sadece bu değil tabii, bir yıl içinde bizden kaynaklı veya bizim dışımızda gelişen olaylar da var, bizi hüzne boğan, mutluluktan uçuran…

Bu açıdan 2015 yılı acılarla dolu bir yıl oldu, tıpkı 2014 gibi, tıpkı 2013 gibi ve öncesi gibi…

Batılı güçlerin bölgemizde iştahını kabartan zenginlikler olduğu müddetçe, biz acı yaşamayı sürdüreceğiz.

Bu bazen bizden olanların eliyle olacak, bazen ihanet edenleri göreceğiz, bazen kiraya verilen hainlerin bıraktığı acıları hep birlikte yaşayacağız ve bazen de kansızların ne kadar alçalabildiğine şahitlik edeceğiz.

Yoksulluk, çaresizlik peşimizi bırakmayacak; çöpten ekmek toplayanı da göreceğiz, bir gecede, gözünü kırpmadan harcanan milyonları da göreceğiz…

Sevgi dolu insanlarla da karşılaşacağız, nefret dolu olanlarla da…

Eline silah alanı da göreceğiz, o silah kimseye zarar vermesin diye uğraşanı da…

Gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenleri de göreceğiz, doğru söylediği halde bir türlü inanmadıklarımıza da rastlayacağız…

Bazen koynumuzda yılan besleyeceğiz, bazen yılanın nasıl pamuğa dönüştüğüne şahitlik edeceğiz.

Bütün bunların yılbaşı ile alakası yok; geçen yıllarla, gelecek olanlarla…

Hayat, akıp giden bir su gibidir; önünü tıkasanız da akacak mecrasını bulur, önünü sonuna kadar açsanız da…

Sorun, nasıl akıp gittiğidir; giderken kimlere faydası olduğu, kimlere zarar verdiğidir.

Hiçbir su, kendi halinde akıp gitmediği gibi, hiçbir hayat da kendi halinde akıp gitmez. Mutlaka etkilendiği, etkileşimde bulunduğu, iyilik ettiği, zarar verdiği olur.

Bütün bunların muhasebesini yapmak ağır geldiğinden olmalı, bizi işin kolaycılığına kaçmayı seçiyoruz; bu yıl kötüydü, gelecek yıldan umutluyum…

Umut, güzeldir elbet ama sorun çözen değildir.

Hayaller, insanı gerçeğe ulaştırabilir ama sadece hayal, bir gerçeği ete kemiğe büründürmez.

Belki de kaçırdığımız bu, belki de görmek istemediğimiz, belki de işi oluruna bıraktığımız için yolun sonunu gördüğümüzde, dönüp arkaya bakmak aklımıza geliyor. Tıpkı her yılın sonunda yaptığımız gibi…

Ama aslında her şey bizim elimizde…

İyi yapmak da, kötü yapmak da bizim elimizde…

İyilerle olmak da, kötülerin arasına karışmak da bizim elimizde…

Bizim elimizde olmasına rağmen, buna engel olan da biziz.

Bazen önyargılarımız, bazen saplantılarımız, bazen kaygılarımız, bazen beklentilerimiz, bizi olmamamız gereken yerde bulunmamızı sağlar.

Kötülerin arasında iyi düşünmek güzeldir ama bu pek de mümkün değildir.

Kötülerin arasındayken, dilinin ucuna gelene kadar çok güzel şeyler düşünebilir, bütün yanlışları kendi kendinize itiraf edebilirsiniz ama dilinize gelen sözcükler, sizi orada durdurmaz…

İşte o andan sonra yeniden “iyiler” safına geçmeye hazır hale gelirsiniz…

Bu bir tercihtir ve bu, tamamen bizim kendi elimizde olan, kendi inisiyatifimizdeki, kendi seçimimizdir.

Şikâyet edeceksek, kimi desteklediğimizi, kimlerin yanında durduğumuzu, kimleri elimize alıp, omzumuza attığımızı, kimleri nereye çıkardığımız ve kimleri nereden indirdiğimizi, nereye çıkmasına engel olduğumuza bakmakta fayda var.

Sonuçlar, şikâyet etmek için bir sebep olabilir ama önemli olan ölçerek, biçerek, önyargısız bir şekilde değerlendirme şansı yakalamaktır.

Yılbaşı mı, elbette herkes gibi bizim de yeni yıldan beklentimiz var ama dileğimiz yok. Dileğimizi kime yapacağımızı iyi bilenlerdeniz; Açarız avuçlarımızı semaya, yüreğimizden, dilimize dökülen cümlelerle arşı bile titretiriz, sessizce…

Tweetimden seçmeler

Biliyor musun, sen üşürken biz ısınıyoruz. Sen açken, biz tok yatıyoruz. Sen acı çekerken, biz şikâyet ediyoruz. Gerçek bu, diğeri yalan!

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi