Bir Samimiyet Testi Olsaydı!

Elbette samimiyet testi var ama bunu herkes kullanamıyor. Yine de şöyle bir makine olsaydı ve herkesin gerçekten neden taraf, neye karşı olduğunu yani öğrenebilseydik…

Bunun mümkün olmadığını biliyorum ama elimizdeki “feraset”i kullanmayınca makine arayışı da kaçınılmaz hale geliyor.

Doğrusu ben insanları söyledikleriyle, yaptıklarıyla, durdukları yerle değerlendirmeyi severim; karnından geçeni merak etmem, her işte bir çapanoğlu aramam, öküzün altında buzağı var mı diye bakmayı da kendime yakıştıramam.

Zaten bütün bunlara gerek de yok; insanların söyledikleriyle yaptıkları bir birine uygun olmalı. Söylediği, durduğu yere yakışmalı, eğreti durmamalı, iğreti olmamalı.

Dün söylediğini bugün yalanlamamalı, bir çizgi üzerinde olmalı ya iyinin savunucusu ya kötünün destekçisi olmalı.

Burada başka, şurada başka, orada başka konuşmamalı; ya göründüğü gibi olmalı ya olduğu gibi görünmeli, Mevlana’nın dediği gibi…

Bir samimiyet testi olsa dedim ya hani bir makine olsa, yalan makinası gibi.

Merak ettiklerimiz bağlasak bu makinaya ve konuştursak.

Her sorumuza verdiği cevapta makinanın “yalan söylüyorsun” veya “kalk buradan yalancı” deyişini dinlesek veya onaylamasını memnuniyetle duyabilsek…

Zor iş elbet…

Ama imkânsız değil.

Bir makinaya ihtiyaç yok çünkü.

Örnek olarak “barış”ı ele alalım…

Sağa baktığınızda, sola baktığınızda, ileridekilere dikkat kesildiğinizde, geride kalanları yokladığınızda herkesin barış istediğini duyarsınız.

Bazısı bunu savaşır gibi söyler, bazısı çemkirerek, bazısı gözündeki nefretle, bazısı yüreğindeki bütün iğrençliklerle…

Bazısı da insan olmanın gereği olarak barış der, inancından dolayı barış der, anlayışından dolayı barış der ve ‘Yaradan’ı sevdiğinden yaratılanları severek, herkesle barışık olmayı seçer…

Kimi elinde Molotof’la,

Kimi az sonra tetiğe dokunacağı silahla,

Kimi vücuduna bağladığı bombayla,

Kimi kazdığı hendekle,

Kimi yerleştirdiği bombayla,

Kimi kinle,

Kimi nefretle,

Kimi terörü finanse ederek,

Kimi bütün ülkelere fitne ateşi salarak,

Kimi de insanlıktan en ufak bir nasip almamasıyla minicik bedenleri, masum insanları katlederken barış der…

Amerika gibi, Rusya gibi, İsrail gibi Esedde barış istiyor mesela, Putin barış istiyor; bütün terör örgütleri de barış istiyor…

Samimiyet testine burada gerek var ama aslında ihtiyaç yok; İnsanlara hayatı zehir edenler, insanlara refah dolu bir gelecek sunamazlar…

Samimiyet testine veya bir makinaya bağlanmaya gerek yok; barış istiyorsan kinini, öfkeni, nefretini, öldürme arzunu, zalimliğini ve vahşiliğini bir yana bırakacaksın.

İnsanlar, sevgilerini sevgi sözcükleriyle, insani davranışlarla, medeni duruşlarla, beşeri münasebetlerle belli ederler.

Yüzüme küfreden, arkamdan konuşan, beni öldüren, yaralayan, hayatı zehir eden, ırkçılık yapan, kin ve nefret kusan birisinin söyleyeceği sevgi dolu söz ne olursa olsun, “kırk katır mı, kırk satır mı” seçeneğinden öteye gitmeyecektir.

Bütün bunları elbet biliyoruz ama gözümüzün içine baka baka, elindeki kanla, gözündeki nefretle, yüreğindeki kinle barıştan söz etmeleri, barıştan nefret etmeye neden oluyor.

Belki de barış, bunların dilinde hiç bu kadar kirlenmemişti. Hiç bu kadar barış lekelenmemişti, hiç bu kadar anlamı dışında kullanılmamıştı. Hiç bu kadar içi boşaltılıp, içine fitili ateşlenmiş bomba yerleştirilmemişti.

Barışı katledenler, barışa sarılarak, barış olmasın diye çabalayanlardır…

Kimin barış, kimin savaş istediğini öğrenmek çok zor değil.

Türkiye’de 30 yılı aşkın bir süredir adı konmamış bir savaş var ve 13 yıldır bu savaş bitsin diye hiç kimsenin cesaret edemediği “dönüşümü” hayata geçirmeye çalışan var.

Bu millet kimin katil, kimin maktul olduğunu da biliyor, kimin öldürmeyi sürdürmeyi, kimin de sonlandırmayı istediğini de biliyor.

Adı ne olursa olsun, istisnasız bütün terör örgütleri canidir ve hiçbir cani, sevgi dolu değildir, olamaz da…

Samimiyet testi işte bu, bir makine veya gözümüzün içine bakarak söylenen yalanlar değil…

Tweetimden seçmeler

Aslında hepimiz, “hak” kavramının arkasına sıkı sıkıya sığınırken, “kendi hakkımızı” kastediyoruz ve bütün sorun da burada başlıyor.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi