Adalet Bu Binada!

Türkiye’nin en büyük Adalet Sarayı İstanbul Çağlayan’da. Dünyanın en büyük Adalet Sarayı da ülkemizde; İstanbul Kartal’da. O zaman adalet bu binalarda!

Ülkenin ve dünyanın en büyük adalet sarayını bünyesinde barındırmak, bir ülkenin veya kentin adil olduğu, içinde görev yapanların da adaletli davrandığı manasına gelmez.

Ama sanki geliyor gibi davranıyorlar…

AK Parti hükümetini adil olmamakla suçlayanlar da bu binalarda görev yapıyor, onları adil olmamakla suçlayan yargı mensupları da.

Yargının bir bölümü, diğer bölümünü usulsüzlükle suçluyor.

Bazısı insanların hakkını gasp ediyor, haksız yere suçlamada bulunup, onur ve şerefiyle oynuyor.

Bazıları, üzerlerinden atamayacakları suçlarla karşılaşıyorlar ve bir süre sonra aklanıp, paklanıp çıkıyorlar.

Suçlayan adil olduğunu söylüyor, suçlanan adil olduğunu ve sonra aklayan da adil olduğunu.

Yasayı çiğneyen adaletten bahsediyor, delil uyduran da adaletten bahsediyor.

Mağdur adalet istiyor, haklı olarak, ele geçirdiğinde ise ilk yaptığı adaletsiz davranmak.

Adalet, herkesin kendi istediği sonuç belki de.

Sorunun esas kaynağı da bu…

İnsanlar kendi dediklerinin karar olarak yayınlanmasını istiyor.

TV’de, gazetede, internette gördüğü suçlamaları kısa sürede karara bağlıyor ve bu kararın, yargıçların kararı olması gerektiği fikrine kapılıyor.

Bir an için avukat olmuyor, savcı olmuyor, mağdur olmuyor, mazlum olmuyor, hatta zalim de olmuyor. Sadece hâkim oluyor ve basıyor kararı, kırıyor kalemi.

Başkası da aynısını yapıyor.

Suç hanesi hayli kabarık olanlar, adaletten bahsediyor, adalet istiyor, yasaların kendilerini koruması için müthiş bir diplomasi trafiği işletiyor.

Genellikle suçluların sesi daha gür çıkıyor.

Güçlü, her zaman bir adım önde sayılıyor.

Suçu işleyen, kılıf bulmakta zorlanmıyor.

Ekonomik olarak güçlü olanlar, parayla her şeyi alabileceğine inanıyor.

Siyasi nüfusunu kullanacak güçte olanlar, tereyağından kıl çekeceklerinden eminler.

Adalet mekanizmasının çarklarını döndürenler ise istediğini suçlayıp, istediğini aklayacağını, insanların alnına leke sürüp, dilediğinde de lekeyi temizleyeceğinden eminler…

Kirlenmek güzel oluyor bazıları için…

Bazıları da çantasında temizleyici taşıyor, çıkarıp siliyor.

Başkasını inandırmaları, yürekleri rahatlatmaları, insanların gönlünü fethetmeyi düşünen yok.

Sadece Adalet Sarayı’ndan başı dik ayrılmak istiyorlar.

Suçlayanlar ise başı eğik insanlar görmek istiyor.

Gerisi teferruat oluyor.

Televizyonlarda konuşan konuşuyor.

Gazetelerde yazan yazıyor.

Bir patırtıdır kopup gidiyor ama nasılsa durulacağını herkes biliyor.

Mağdur olan, sesini duyurmaya çalışıyor; güçlü de olsa, güçsüz de olsa…

Bu ülkede mağdur olmak çok zor…

Bu ülkede suçsuz olmak çok zor…

Esas olan bu ülkede onuruyla, şerefiyle, namusuyla yaşamak çok zor…

Çünkü ülkenin ve dünyanın en büyük adalet sarayını yapanlar, suçluyu korumayı daha çok önemsiyor havasını da birlikte veriyor.

Suçsuz, iyi avukat bulamıyor, “bizden olan hâkim” ayarlama şansı olmuyor, “katışıksız itaat eden” savcıdan da yoksun kalıyor.

Suçsuz görevden almıyor, istikbal vadetmiyor, ülkenin kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerine de süremiyor.

Onun ne derin yapılarla işi oluyor, ne sırtını yaslayacağı örgütler bulunuyor.

Mağdurun medyası da bulunmuyor, meydanlara çıkıp haykıranı da…

Herkes suçluları savunuyor.

Herkes, güçlüden yana duruyor.

Siyasi nüfus da yetiyor, para da yetiyor, makam da yetiyor, herhangi bir örgütle yakınlığı da…

Ve biz bu ülkede, dünyanın en büyük adalet sarayına bakarak, adalet arıyoruz.

Çok bekleriz…

Çünkü bu ülkede adalet anlayışı değişmedikçe binaların bir faydası olmayacaktır.

Adalet anlayışı, toplumun tüm kesiminde yeniden anlam kazanmalı.

Sadece kendisi için değil, herkes için adalet arayan bir toplum olmaya doğru yeniden yönelmeliyiz.

Bugün adaletsizliğe göz yuman, güçlü ve haksızın yanında duranlar, yarın yanında duracak arayacak ama bulamayacaklar.

Sizi dünyanın en büyük adalet sarayı da kurtaramayacak, içindeki avukatlar, hâkimler, savcılar da…

 

Tweetimden seçmeler

İstanbul'un en güzel yanı ne biliyor musun, senin de İstanbul'da olman...

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi