2014 Yılının Son Yazısı

İyisiyle kötüsüyle bir yılı daha geride bırakıyoruz. Bugün 2014’ün son günü, yarın ise yeni yıl; yeni umutların yeşermesini özlemle beklediğimiz gün olacak.

Kuşkusuz bir yılın bitmesi sorunları bitirmediği gibi, yeni yılın başlaması da, beraberinde çözümü getirmiyor.

Çünkü sorunları çözmek, takvim yapraklarının işi değil, yine bizim işimiz…

Ancak, 2014’te çözmediğimiz, bazılarının çözülmemesi için uğraş verdiği, hatta bazılarının hayallerimizi yıkmak için çabaladığını unutarak, 2015’te herkesin sorun çözücü olacağını düşünmek mümkün değil.

Ama sanki sihirli bir değnekle geliyor yeni yıl…

Öyle bir hava estiriliyor.

Çocukluğumdan beri her yeni yılın, bütün sorunları bitiren, insanları mutlu eden, yaşama renk katan, hayatı anlamlı kılan bir şeydi.

Yoksulluk kalmıyordu, acı yoktu, gözler ancak mutluluktan ıslanıyordu.

Öyle anlıyorduk, öyle anlamamız isteniyordu.

Bu da bir beklenti doğruyordu, haliyle…

Ama hiçbir yeni yılın bize umut verdiğini hatırlamıyorum.

Güzel günlerimiz elbet oldu ama bunu sağlayan giden veya gelen yıl değildi. Çok farklı sebepleri, etkileri ve sonuçları vardı.

Salt takvim yaprağı veya yılın başarısı değildi bu.

Bir öncekinden farklı olduğunu gösteren yıl bulunmadı.

Bir sonrakinin daha iyi olacağının ipucu da gözükmedi.

Çünkü hayalleri gerçeğe dönüştürecek, takvim yaprakları değil, insanların çabası, azmi ve ufkuydu.

***

İnsanların bireysel sorunlarını aşmakla toplumsal sorunlarını aşmak, çoğu zaman örtüşür.

Toplumsal sorunu olmayan yerlerde, bireysel sorunları çözmek çok daha kolaydır.

İnsanlar bir biriyle didişmediği zaman, herkesin daha iyi yaşaması için bir çaba içinde olur.

Sosyal sorumluluklar artar.

Kültür ve sanata bakış değişir.

İhtiyaçlar farklılaşır.

Sağını solunu görme şansı yakalarsın.

Bir birinin derdini dinleme şansın olur; acısını hafifletir, sevincine ortak olma şansı elde edersin.

Ancak, ülkemizde bunu çokça yaşayamıyoruz.

Her şeye rağmen acıları dindirmek, sevinçlere ortak olmak, yoksulun yüzünü güldürmek, yetimin başını okşamak, hasta ve yaşlıya şifa olmak için didinip duran İHH gibi gönüllü insanlardan oluşan kuruluşlarımız var.

Kendi adına iyilikte yarışanlar da var.

Ama çoğunluk böyle değil, ne yazık ki…

Sadece 2014’te olan olaylara kısa bir göz attığınızda bile toplumun gereksiz işlerle ne kadar çok uğraştığını anlayabiliriz.

***

Her yıl olduğu gibi 2014’te de bazı güç odakları, gücü elinde bulundurma çabasıyla tüm insanların huzurunu kaçırmaktan çekinmediği gibi, onların geleceğini karartacak adımlar atmaktan da imtina etmedi.

2014, bu açıdan yine vesayet heveslilerinin hevesini kursağında koyma mücadelesiyle geçti.

Adalet isteyenlerin, hukuksuzluğuna tanıklık ettik.

Özgürlük isteyenlerin, insanları mahkûm etme çabasını gördük.

Barış isteyenlerin yüzündeki kin ve öfkeye acıyarak baktık.

Hukuk.. hukuk diye inleyenlerin, hukuksuzluğunun çetelesini tutmakta zorlandık.

Yolsuzluk ve arsızlık diye ortalığı ayağa kaldıranların, yolsuzluk ve arsızlığına şaşırdık.

Edebi bir yana atanların, edep dersini dinledik.

İslam’ın tam zıddı bir yaşam sürenlerin ‘halife’ olduğunu gördük.

Kana doymayan, insanların canını almaktan zevk alan ve hiçbir dinde yeri olmayanlarla birlikte aynı dinde yer aldığımızı gördük.

Çocuk yaşta gelinlerin hazin öykülerini dinledik, acı sonlarına ağladık.

Trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin, savaşlarda yitip giden insanların sayısına denk gelmesine şaşırdık ve halen trafik kurallarına uyulması gerektiğini söyledik, durduk.

Komşularımızda acı eksilmedi.

Dünyanın dört bir yanında işgaller, katliamlar ve akla hayale gelmedik zulüm yapan zalimleri ve onların mağdurlarını gördük.

Darbecileri ve darbecilere destek veren “demokrat” insanları 2014’te yine gördük.

Yıllardır devam eden İsrail zulmü, 2014’te de hız kesmedi.

Babası gibi eli kanlı katil olan Beşer Esed, yine kan dökmeye devam etti.

Ama yine bazıları bazı kanları sahiplendi, bazı canları önemsemedi.

Değişen yıllar değildi, akıp giden zaman değildi aslında, belki zalimlerdi ve belki mazlumlardı.

Herkesin bir zalimi vardı, bir de mazlumu.

Gerisi hikâyeydi ve bahsetmeye gerek bile yoktu.

Değişen aslında insanlığımızdı; tekâmül etmiyor, kubur faresine rahmet okutuyordu…

 

Tweetimden seçmeler

Bütün ideolojiler “İslam'ı öyle canlı ve diri yaşa ki, seni öldürmeye gelen, sende dirilsin” düsturuyla davransa çok farklı bir dünyamız olurdu.

www.naifkarabatak.net

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi