Abdulbaki GÜNIŞIĞI

Abdulbaki GÜNIŞIĞI

18 Yaş Densizliği Ve Sonuçları

 

Türkiye Cumhuriyetini kuranlar bilerek veya bilmeyerek büyük bir yanlışlık yaparak avrupadan iktibas ettikleri medeni kanunları hiçbir inceleme ve tahlilden geçirmeyerek olduğu gibi aldılar. Avrupalının kendi nesline ve insan yapısına ve aynı zamanda pagan roma ve hristiyanlığın karışımı olan kültürlerine uygun bir hayat tarzının getirdiği ve asla Müslümanlara uymayan bu kanunları aziz ve necip Türk milletine uyguladılar.

     Bu kanunların getirilmesinde ve bizim güzel medeni kanunlarımızın yerine iktibas edilmesine katkı sağlayanlar her kim olurlarsa olsun aziz Türk milletine kötülük yapmışlardır. Yıllardır kanayan bir çok yaranın sebebi olmuşlar ve bu milletin ahını almışlardır. Bu kanunları getiren ve yazanlar ve milletimize giydirenlerin İslam ve Türk kültüründen nasiplenmedikleri ve bu milletin bekası ile ilgilenmedikleri ve neticede milletin yıkımını istediklerini iddia etmek yanlış olmaz. Bu yapılan yanlışlarda kimlerin dehli var ise  inanın bunun hesabını Hz.Allaha veremeyeceklerin başında da bu kanunları avrupadan getirenler gelmektedir.  O zamanki  büyük yanlışlardan biriside bu milletin her değerine düşman olan ismet İnönü gibi bir adamın bu milletin başına bela edilmesidir.. Atatürkün kurtuluş muharebesi ve öncesindeki hizmetlerini nerede ise gölgeleyecek olan bu hatasını nasıl yaptığını inanın anlamıyorum. Atatürk ün aziz Türk milletini gönülden sevdiğini biliyorum. O zaman bu yapılan yanlışların neticesini görmediğini veya göremediğini varsayıyorum. Fakat uygulama başladıktan sonra bu kanunların nasıl istismar  edildiğini gören diğer hükümet ve devlet büyüklerinin bu kanunları değiştirmek gibi bir çalışmalarının olmaması ve yapılan birçok değişikliğe rağmen bu milletin canını en çok acıtan ve halada acıtmağa devam eden 18 yaş sınırının değiştirilmemesi Hz.Allahın koyduğu emirlere uymamakta ve bize çok pahalıya mal olmaktadır. Nerede ise yüzyıldır kanayan bir yara olan kan davalarının en büyük sebebi bu yaş sınırıdır. Bir çok insanın ırza tecavüz gibi adi bir şuçu işlememesine rağmen bu suçtan içerde bulunması gene bu yaş sınırının yanlışlığındandır.  Meşhur doktorlarımızdan Dr.Mazhar Osman nın tıbbiye-i şahaneyi bitirdiği yaş 20 dir. Osmanlı döneminin kayıtlarına bakınca onsekiz yaşın altında binlerce devlet memuru yetiştirilmiş ve aziz milletimize hizmet etmişlerdir. Şimdi lüzumsuz ve insanın ömrünü bitiren ve hiçbir değer de katmayan uzun bir eğitim süresi bir çok gencimizin hayatını başlamadan bitirmektedir. Otuz yaşının altında hayata atılamamakta ve yıllarca eğitim yapıyorum diyerek asalak bir şekilde yaşamakta ve ilerde iş hayatına başladığında da başarılı olamamaktadırlar. Beğenmediğimiz Osmanlı bir kaç yabancı dili ve Türk musiki ile her türlü eğitimi bu günkünden daha kısa bir zamanda vermekte ve genç insanlardan faydalanmakta idi. Onbeş yaşını bitiren hemen hemen bütün genç kızlar evlenmekte ve genç evliliklerin sayesinde kuvvetli ve sağlıklı nesiller yetişmekte idi. Şimdi onsekiz yaşını doldurmadan kızlarını evlendirdiği için anası ve babası hapsedilen ve eşi tecavüz suçlaması ile hapsedilen binlerce kişi var ve bu mağduriyetin sebebi islama aykırı olan bu yaş sınırıdır. Benim anam ve nenemde dahil onbeş yaşını geçip te evlenen hiç kimse yok. Bu insanlar çocuk mu idiler veya bunların ana ve babaları bunları para ile sattımı?  Eskiden onaltı yaşını geçtimi kızların evliliğinin geciktiğine inanılırdı Fakat bu yaştaki kızlar her türlü ev işini bilir ve bir ev hanımının taşıması gereken sorumluluklara sahip yetiştirilir idi. Bunların hangisi hangi haktan mahrum oldu veya hangisi boşandı. Şimdi istatistikler boşanmada rekor kırıldığını ve her türlü sebeple bunun arttığını göstermektedir. Balkanlarda ve diğer terk ettiğimiz coğrafyalarda kalan soydaşlarımız hala eskisi gibi onbeş ve onaltı yaşlarındaki genç kızları onsekiz- yirmi  yaşlarındaki gençlerle evlendirmekte ve gelecekte bu devletlerde nüfus olarak gayrimüslimlere fark atacaklarını görmekteyiz.Türkiye deki bu saçma sapan ve insan ruhuna aykırı kanunları olmadığından  ve İslam kanunlarına göre evlilik yaptıklarından nesillerini ve geleceklerini kurtaracaklardır. Velev ki Türkiye deki bu hastalık oraya da sirayet etmesin. Bu meselenin nesil ve geleceğimizi ilgilendiren önemli bir kısmı olmasına rağmen diğer bir sonucu daha vahim neticeler doğurmaktadır ve bu gün adi suçlardan terör belasına kadar her kes tarafından suiistimal edilmektedir. Yıllardır hasımlarından kurtulmanın yolu olarak onsekiz yaşının altındaki koca adamlara (delikanlı demiyorum çünkü akil baliğ olalı yani  yaptığınin iyi veya kötü olduğunu bilecek yaşta ve akılda olalı en az  altı sene olmuştur.) silah vererek katil edilmişler ve bu suçtan içeri girdiklerinde yaşlarının onsekizin altında olduğu söylenerek ve kanunların bağladığı hakim ve savcılarımız üç beş yılla  bu katilleri cezalandırmakta ve üç beş yıl sonra dışarıda elini kolunu sallaya sallaya dolaşan bu insanlar yüzünden kanlarının yerde kaldığını düşünen karşı tarafta aynı yolla kendi intikamlarına almakta ve bu süreç devam edip giden bir kan davasına dönüşmektedir. Oysa dinimiz öldüren öldürülür düsturunu emreden bir dindir. Bir kimse kendi acısını kendisi dindirmemeli bunu devlet yapmalı ki insanlar karşılıklı birbirlerini öldürmesinler ve toplumun huzuru bozulmasın. Gazetelerde okuyoruz hırsızlıktan yüz den fazla kere karakola getirilen bir kadının yaşının onsekizin altında olması dolayısı ile ön kapıdan girdiği karakolun arka kapısından güle oynaya çıktığını yazmaktadırlar. Bu kanunu istismar eden bu gibi ailelerin çocuklarının nüfus cüzdanlarını on sene gibi sonra çıkarttığını ve bu insanların karakolda beklerken kapıda en az üç çocuklarının içerdeki annelerinin bırakılmasını beklediklerini okuyoruz. Bu kadınlar onyaşında evleniyorsa kanun nerede, yok onsekiz yaşında evleniyorsa nasıl olurda üç çocuklu bir kadın onsekiz yaşının altında olur hiç kimse bunu araştırmıyor veya suç duyurusunda bulunmuyor. Ama pırıl pırıl bir müslüman aile onaltı yaşındaki kızlarını evlendirdi diye damat ve kayınbaba ve diğer aile yakınları vatan haini muamelesi görüyorlar.

         Hiç kimse bu kanunu suistimal edip insan öldürenleri ve hırsızlık yapanları görmemektedir. Bu keskin bıçak aziz milletimizi kesmeğe devam etmektedir ve inanın bir gün bu kanunları değiştirmeyen kör veya hain devlet adamlarını da kesecektir. En son hadise münevver Karabulut hadisesidir. Saçı sakalı birbirine girmiş bir şehir eşkiyası ve yıllarca aziz milletimizin sırtındaki kene olan devşirme takımının şımarık oğlu elin kızını testere ile doğrayıp gitar kutusunda ana ve babasının yardımı ile çöp bidonunu atıyor ve üç beş gün sonra mahkemesi sonlanacak ve bu cezası mükafata dönecek bir sonuca yaklaşmaktadır. Bu adi insan  yedi sekiz sene sonra otuzlu yaşlarda dışarı çıkacak ve büyük bir ihtimal ile de Türkiye yi terk edecek çünkü bu maddi imkan var ve nesli de buna müsait, geriye hunharca öldürülen kızın gözü yaşlı ana ve babası kalacaktır. Hrant dink in öldürülmesinde de bu yaş mevzuu oldu. Her kim olursa olsun dinimizin emridir savaş ve nefsi müdafaa hali hariç bir insanı öldüren  kimsenin, ölen kişi müslüman veya gayrimüslim olsun cezası ölümdür. Münevver meselesinde tek yol kalmakta oda kızın babasının kendi hayatından vazgeçip kızının intikamını bizzat alması ve katil olmasıdır. Böyle bir iş yaparsa katil kimdir. Kanını yerde bırakan kanunu çıkartıp bütün yanlışlıklarını gördükleri halde değiştirmeyenlermi yoksa kızın babasımı.

      İşin Terör kısmına gelelim.son zamanlarda taş atan çocuklar diye bir cümleyi çok duymuşsunuzdur.Zan edersinizki bir oyun var ve bu oyunun adı taş atmak ve bir çocuk oyunu oynanıyor. Gene bu kanunu suiistimal eden ve büyük bir ihtimal nüfus cüzdanları bilerek birkaç yıl sonra çıkartılmış veya hakikaten onsekizin altında olmalarına dikkat edilerek ellerine taş ve molotof kokteyli verilip suçsuz günahsız insanları yakanlar ve attıkları taş isabet ettiğinde karşısındakini öldüren koca koca adamlar caddelere sürülmektedir. Bu eşek kadar adamlar ellerinde her türlü silah ile dağda askerimizi şehit etmekte ve şehirlerde büyük maddi zararlar vermekte ve bir çok insanımızın da ölmesine sebeb olmaktadırlar. Yakalandıkları vakitte ciddi bir suç işlemişler ise yaşları on sekizin altında olduğu için bir veya birkaç kişinin hayatını söndürmelerine rağmen birkaç yıldan sonra salıverilmekte veya sadece maddi hasar ve yaralanmaya sebeb olmuşlarsa bir kaç gün sonra veya hemen bırakılmakta veya güya tedavi edilmek için rehabilitasyon merkezlerinde tedavi altına alınmaktadırlar. Oysa fatihin devletin başına geçtiği yaşların çok üstünde olan ve dinimizin tarif ettiği akıl büluğ çağını yıllarca geçmiş olan ve kurtuluş savaşımızda ve Çanakkale de ki asıl çarpışan büyük gurup olan aziz şehit dedelerimizin yaşında olan bu koca adamlar çocuk sayılarak suç işlemelerine zemin hazırlanmaktadır. Bu katil veya katiller bu yaş sınırı yanlışından mümkün olduğunca istifade etmekte ve suç işlemeğe devam etmektedirler. Aziz Türk milletine hükümet edenler veya hükümet ettiğini zan edenler ve İslam ile ilgili konularda hassas olduğunu her vesile ile ifade edenlerden bu büyük yanlışlığın düzeltilmesini bekliyoruz.

     Milletimize büyük acılar yaşatan neslimizi tehlikeye düşüren ve hem adi ve hemde siyasi suçlularca istismar edilen bu yaş sınırının on beş yaş sınırına çekilmesini kız veya erkek onbeş yaşında suç işleyenlerin büyük insan muamelesi göreceklerinin topluma anlatılmasının zamanı geldi de geçiyor. On beş yaşın altında suç işleyenlerinde velilerinin bu suçtan ciddi cezalar almasını sağlamak içinde gerekli düzeltmeler yapılmalı ve hiç bir kimse işlediği suçun cezasız kalacağını veya çok az bir ceza ile kurtulacağını düşünememelidir. Aksi takdirde ya devlet başa ya düşman leşe.vesselam.15.08.2012 Kahramanmaraş

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulbaki GÜNIŞIĞI Arşivi