12 şubat Ruhu

Değerli hemşerilerim doğup büyüdüğüm memleketimi büyük dedelerimiz Fransız ve Ermeni gavurlarından 12 şubat 1920 tarihinde kurtarmışlar.
O günün zor şartlarında Maraş’ı düşmana gülzar eylemeyen bu ruhun sahiplerini 5 nisan 1925 de kırmızı şeritli istiklal madalyası ile taçlandıran TBMM 7 şubat 1973 de bununlada yetinmeyip kahramanlık unvanına da layık görerek Kahramanmaraş olarak ismini  tescillemiş..
Her yıl  12  şubat memleketimde çete bayramı olarak kutlanır ve o zor ve zahmetli işgal günlerinde çekilen eza cefa ve kahramanlıklar çetelerin gösterileri ile canlandırılır.
Çete bayramı devlet erkanının tam kadro katıldığı törenlerle, bu kutlu gün yeniden hatıralarda tazelenir ve dedelerimizin gösterdiği olağan üstü kahramanlıklar şiirlerle piyesler ve tiyatro gösterileri ile nesilden nesle aktarılır.
Dün Kahramanmaraş yerel televizyonundan kurtuluş törenlerini izlerken öğrencilerin okuduğu duygulu şiirlerle çocukluk yıllarıma gittim ve  yaşadığım duygu dolu çete bayramlarını adeta yeniden yaşadım.
Kar kış don ayaz demeden günler öncesinden çete abiler özel kıyafetleri ile sokak ve caddeleri şenlendirir ve Abdal Halil ağanın torunları davula tokmakla öyle bir vururlardı ki, sanki düşmanın kafasına vuruyormuş gibi.
Gazi ortaokulundan mezun olmuş bir Kahramanmaraşlı olarak dünkü törenlerde mezun olduğum okuldan iki öğrencinin okuduğu şiirler ise beni taa o yıllara yeniden götürüverdi.
Rahmetli büyük babamın çete bayramı ile ilgili anlattıklarını hatırladım.
Ermeni Agop Hırlakyan , Abdal Halil ağanın davulunu altınla doldurma teklifine verdiği ibretlik cevabı büyük babam anlatırken gözlerinin içindeki ışıltıyı, Fransız gavurunun şehri yakarak kaçtığında halkın yaşadığı  sevinç ile ilgili anlattıklarını hatırladıkça bugüne gelip,15 temmuzda bizzat bizim yaşadıklarımız gözlerimde canlanıverdi.
O gün Maraş’ı işgale yeltenerek masum ve mazlum insanları acımasızca katledenler Fransız ve Ermeni.
15 temmuzda cennet vatanımızı tar umar eylemeye yemin etmiş gözü dönmüş caniler ise maalesef içimizden birileri.
Sureti insan olsa da, yıkıp yaktıklarına ve cennet vatanımızı nerelere sürüklemek istediklerine  bakarsak Fransız ve Ermeniden farkları yok, hatta daha da acımasızlar.
Bu zihniyetin  ve onun içimizdeki temsilcilerinin  bugün  dünden zerre kadar farklarının olmadığını ve fırsat kolladıklarını düşünenlerdenim. Bu düşüncemi doğrulayacak sayısız örneklerin olduğunu bizzat bilen bir vatandaş olarak devletimizin bu habis urdan kurtulmak için daha çok gayret etmesi gerekir diyorum.
Devletimize muhalefet edenlerin içerisinde sayılarının sanılandan daha fazla olduğu gerçekliği göz önüne alınmalı ve sapla samanın karışmasına müsaade edilmeden bu pislikten bir an önce kurulmak için gece gündüz çalışılmalı.
Kuzu postuna bürünmüş çok sayıda aç kurt özellikle sosyal medya üzerinden yalan dolan kirli bilgi tüccarlığına soyunmuş ve ha bire sosyal medya pazarını harlamakla meşgul.
Devletimizin yetkili organlarının malumu olan bu gerçekliklere karşı alınacak ivedi tedbirlerle gecikme bedeli ödemek zorunda kalınmadan ; trol,bot,top ve fondaş hesaplara çeki düzen verilerek kalemleri ile kin ve nefret kusanların gerçek kimlikleri ve kişilikleri deşifre edilmeli.
Edilmeli ki, ulu orta atıp tutanlar yapıp ettiklerinin bir bedeli olduğunu bilsin.
İnandım inat diyerek etrafa fitne fücur satalar da cezasını çeksin.
Sosyal medyadan uzak durmanın  mümkün olmadığı bir dünyada yaşadığımıza göre namuslu insanlar , namussuzlar kadar cesur olsunlar ve devlete ve millete musallat olan bu hasta ruhlarla mücadelede bende varım desinler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Ali Akben Arşivi