Gönül Dünyamızı Aydınlatan Mümtaz Şahsiyetler -2-

Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan büyüklerimizi unutmamak adına O zatların, miladi ve hicri tarihlerine göre; doğum ve vefat yıldönümleri geldiğinde hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi sizlere bu köşede sunmaya çalışıyorum. Bu hafta ki Gönül Dünyamızı Aydınlatan Mümtaz Şahsiyetlerden bazıları:

muhammet-nurettin-cerrahi.jpg

MUHAMMED NUREDDİN CERRAHİ

İstanbul’da 40 kadar tarikatın merkez tekkesi olan “âsitâneler” bulunmaktadır. Ancak bu tarîkat pîrlerinden “nefs-i İstanbul” denen Suriçi’nde doğup, yaşayıp, irtihâl eden tek pîr Nûreddîn-i Cerrâhî hazretleridir. Türk mutasavvıflarından, Halvetiyye,Ramazaniyye tarikatının Cerrahiyye kolunun kurucusu. Tam adı,Nureddin Muhammed ibn-i Abdullah er-Rumi el-İstanbuli el-Cerrahi’dir. İstanbul'da Cerrahpaşa Camii'nin karşısındaki Yağcızade Konağı'nda dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi 1672 olarak kaydedilmektedir. Darüssaade Ağası Hacı Beşir Ağa ve Padişah III. Ahmed'in gördüğü rüyalar üzerine, onun emriyle Canfeda Hatun Camii'nin yanındaki konak satın alınıp yıktırılarak, arsası üzerine Nureddin Cerrahi adına bir tekke inşa etirmiştir. 1703 tarihinde törenle açılan tekkede on sekiz yıl irşad faaliyetinde bulunan Nureddin Cerrahi Hazretleri, kırk gün süren bir hastalık döneminin ardından 9 Zilhicce 1133'te-Ekim 1721) vefat etmiştir. Tasavvuf hizmetleri günümüze kadar kesintisiz olarak devam etmiştir. Kurulduğu günden bu güne dergah bünyesinden bir çok bestekar sazende ve hanendeler yetişmiştir. Hâlen, Ömer Tuğrul İnançer önderliğinde tasavvuf hizmetleri devam etmektedir.

hamamizade-ismail-dede-efendi-portresi-769x1024.jpg

İSMAİL DEDE EFENDİ

 

Türk musiki tarihinin önde gelen şahsiyetlerinden olan Dede Efendi, 10 Zilhicce 1191’de ( Miladi 9 Ocak 1778 ) tarihinde İstanbul Şehzadabaşı’nda doğdu. Doğumu kurban bayramının ilk gününe rastlaması hasebiyle kendisine İsmail adı verilmiştir. 20 yaşına geldiğinde, Yeni Kapı Mevlevihanesi şeyhi Ali Nutki Dede’ye yani Mevleviliğe intisap ederek dervişlikten “Dede” olmak üzere 1001 günlük çileye girdi. Mevlevilikte çile tamamlanmadıkça “Dede” olunamazdı. Çiledeyken bestelediği, üslup ve melodik yapı itibariyle farklı olan “Zülfündedir Benim Baht-ı Siyahım” adlı eseri, musiki çevrelerinde büyük bir yankı uyandırdı. Padişah III.Selim Han, saraya çağırarak şarkıyı kendisinden dinledikten sonra takdirlerini bildirdi. Saraya hanende olmasını istedi. Çilesi daha tamamlanmadan Şeyh Nutki tarafından “Dede” unvanını verildi. Sultan Abdülmecid dönemine gelindiğinde sarayda musıki alanında batılılaşma artmıştı. Çok sevdiği öğrencisi Delalzade İsmail Efendi’ye “bu oyunun tadı kaçtı” diyerek, ihtiyarlamış haliyle hac yolunu tuttu. Mekke’de kolera salgınından dolayı, kurban bayramının birinci günü doğan Dede Efendi, yine bir kurban bayramının birinci günü Hakk’a irtica etti (Miladi 28 Kasım 1846) Mezarı Mekke’de Cennetül Mualla Kabristanında, Hz. Hatice’in ayak ucundadır.

muhammet-bakir.jpg

İMAM-I MUHAMMED BÂKIR

İmam Muhammed Bâkır (a.s); Ehlibeyt İmamlarının beşincisidir.   Miladi 676 yılında Medine’de doğmuştur. Aralarında Hz. Cabir ve Enes’in (r.a.) de bulunduğu bazı sahabelerin dönemine yetişme ve onları görmek nasip olduğundan, tabiin arasına dâhil oldu. Özellikle fıkıh dalında olmak üzere İslami ilimlerde eğitim görerek önemli aşamalar kat etti. İlimlere olan vukufiyetinden dolayı, ‘ilim ve fazilette üstün’ anlamına gelen “bâkırü’l-ilm” unvanıyla anılmaya başlandı. Maddi ve manevi ilimlerde yükselmek isteyenler kendisinden büyük bir feyz aldılar. “Şebîh (benzeyen, benzeyici)” lakaplarıyla da anılmıştır. Şebîh lakabı Peygamber Efendimize olan benzerliğinden ötürü verilmiştir. İmâm-ı Muhammed Bakır, buyurdular ki:  “Bir kimsenin seni ne kadar çok sevdiğini anlamak istersen, senin o kimseyi ne kadar sevdiğine dikkat et. Yâni sen onu ne kadar seviyorsan o da seni o kadar seviyor demektir.” İmam Muhammed Bakır (a.s) hicretin 114. Yılında, Zilhicce ayının yedinci gününde Hakka yürüdü. Mezarı Medine’de Cennetü’l Baki Kabristanı’ndadır

haci-bektas-veli-001.jpg

HACI BEKTAŞ-I VELİ 

Gerçek ismi, Seyyid Muhammed bin İbrahim Ata olan , Hacı Bektaş-ı Veli Horasan'ın Nişabûr şehrinde 1209 senesinde dünyaya geldi. İlk eğitimini Şeyh Lokman-ı Perende'den aldı. Lokman-ı Perende, Ahmed-i Yesevi'nin halifelerinden olup, zahir ve batın ilimlerinde derin bilgilere sahipti. İlim ve irfan eğitimini bitirdikten sonra Anadolu'ya geldi. Kısa zamanda tanınarak önemli talebeler yetiştirdi. Kendisinin de bağlı olduğu "Ahilik Teşkilatı" ile, Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde Anadolu'da sosyal yapının gelişmesinde büyük katkılarda bulundu. Hayatının büyük bir kısmını Sulucakarahöyük'te sürdürdü. Hacı Bektaş-ı Veli, Osmanlı İmparatorluğunda XIV. yüzyıldan itibaren, sosyal ve siyasi bakımdan büyük etkinliği olan, II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı ile birlikte kapatılan, Abdülaziz zamanında tekrar canlanan ve 25 Kasım 1925 tarihinde Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına kadar devam eden Bektaşi tarikatının piridir. Anadolu’nun yanı sıra Balkanlar, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Bosna, Kosova, Makedonya, Gül Baba türbesinin bulunduğu Macaristan'ın Budapeşte şehrinden Azerbaycan'a kadar birçok yerde kabul görmüş ve benimsenmiştir. 16 ağustos 1271 senesinde vefat eden Hacı Bektaş-ı Veli; Anadolu irfan dünyasında gönlümüzü aydınlatan mümtaz şahsiyetlerimizden biridir. Mezarı, Nevşehir iline bağlı Hacıbektaş ilçesindedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi